29 Mart 2022 Salı

HİÇ?







Ağır melankoli uyarısı.



            Hiç kahkahanın ardından bilmediğin bir acı duydun mu içinde? Ne yaparsan yap dolduramadığın o boşluk sardı mı tüm yanını? Duyumsadığın en keyifli anda bir şeyin eksik olduğu kuşkusu ele geçirdi mi seni? Göğüs kafesinin tam ortasında gün be gün büyüyen bir yumru hissettin mi hiç? Nereye gidersen git, kime karışırsan karış sana soluk aldırmayan bir endişeyi de taşıdın mı yanında? Hiç iç sıkıntınla seviştin mi gece boyu? Sönmüş ışığının parıltısını aradın mı aynada umutla? Sorunlu biriymişsin gibi “Kendine gel!” dedin mi şiddetle? Sıradan bir akşam sofrasında boğazına dizildi mi o hevesle hazırladığın yemek? Masayı yıkmak istemedin mi hiç? Karşıdaki sandalyede kimse olmamasına rağmen umdun mu?.. Sen hiç sandalye ile konuştun mu?

            Kalabalık bir kaldırımın ortasında aniden gelen bir bağırma isteği tetikledi mi seni? Belki dışarıdan bakıldığında elleri cebinde, alelade biriydin. Artık alelade olmak istemediğin oldu mu, yoksa görünmez olmak senin zırhın mıydı? Hiç çözümü bilmene rağmen sorunun kendisi oldun mu, yoksa çözümü gerçekte hiç aramadın mı? Çözümün bedeli, sorunun kendisinden daha ağır geldi mi hiç sana? Hiç bin kere baş koyduğun yoldan bin bir kere döndün mü? Yalnızlığı bir sanatmış gibi yoğurdun mu salonunda? Birini hislerini özgür bırakmaya zorladın mı hiç, ya kendini? Hiç birinin kalbi ellerinin arasındaymış gibi hissettin mi? Hiç gerçekten birine dokundun mu, yoksa gerçekte dokunduğun şey girintili çıkıntılı bir et parçası mıydı? Dokunmanın gerçek anlamını keşfettin mi hiç? Kendini kaybettiğini hissetin mi, içinin çürüyüp kokuştuğunu? Bir gece tütsüsüyle, erimiş birkaç mumla gidermeyi denedin mi kokuşmuşluğunu?

            İçinde duyumsadığın bu süslü kin için kızdın mı kendine? Düşündün mü onca dert arasındaki çabasızlığını? Mücadelenin tam orta yerinde çoktan öldüğünü fark ettin mi? Günün ilk kahvesinde dışarıya bakıp iç geçirdin mi? Çatık kaşlı kadınların makyajındaki, esnafın kapısının önünü süpürüşündeki o yitik kederi gördün mü? Hiç kanıksadın mı acizliğini, yoksa bu sana utanç mı verdi yalnızca?

            Anlaşılma arzusunda bile muğlaklığının esiri oldun mu hiç? Deliliğini gizlemeyi denerken esas kimliğini unuttun mu? Var olmayan bir acı yaratımıyla post modernist bir şovun aktörü oldun mu? Sözde savunmaların seni daha büyük bir kavganın mağlubu yaptı mı hiç? Yenilmeye mahkûm olduğun bir kavgaya tutuştun mu kendinle? Kaçarken es kaza girdiğin çıkmaz sokağı yuvan belledin mi? Aklınla kelepçeledin mi ruhunun ellerini? Baskıladığın her şey bir sigaranın orta yerinde sıktı mı boğazını? Yalanınla süsledin mi hiç o mağrur duruşu? Kayda geçmeyecek hevesleri içindeki kara deliğe tıkıştırmaya çalışırken daha da çıktın mı yoldan? Hayatının muazzam sürüklenişini arkana yaslanıp izledin mi hiç keyifle? Her fırsatta kendini tecrit ettiğin o zorba, o yoz topluma kızdın mı?

            Hiç tamir etmeye kalkıştığın ne varsa elinde kaldı mı? Sıradan bir yaz günü, cehennemle tanıştırdı mı hiç seni? Herkesin hevesle kucakladığı o güneş celladının şahitliğini yaptı mı? Alaycı bir tebessümün günlerce geçmeyen sızısını öfkenle bastırdın mı? Acısına alıştığın yaraların iyileştiği yanılgısına kapıldın mı? Kalbinin tozlu kuytusu ziyaret edildiğinde çıplaklığını kabalığınla örttün mü? Pek de inanmadığın halde tanrıdan yardım istedin mi ıssızlığına? Ölümün cazibesi yaşamını tutkulu kıldı mı hiç? Yüzünün yarısını kaplayan karanlığın içine gömüldün mü balkonunda? Korkaklığını umursamazlığının ardına sakladın mı hiç özenle? Hiç hayattan pek beklentin yokmuş gibi görünmene karşın arzularına ket vurmanın yollarını aradın mı? Kendini aklamak için her şeyi meşru kıldın mı o kusursuz mahkemende? Pek korkusuzca savurduğun yargılarını gerçeğin kılığına soktun mu? Onlarca olası sonucun en kötüsüne bel bağlayıp hayatı zehir ettin mi kendine?  Köhnemiş bir diyarın mahkûmu olduğun gerçeğine boyun eğdin mi sen hiç? Her şeyin bozulmaya başladığı o anı ararken doğduğun günü lanetledin mi?

            Kendini korudun mu sevgini esirgemek pahasına? Kuşanmadan, yüzleşmeden, rüzgârın ortasında dalgalara meydan okumadan sevginin kucağına düşmesini bekledin mi? Yaptın mı bu yüzsüzlüğü? Hiç kendi yaralarını başka birinin yaralarını derinleştirerek iyileştirmeyi denemedin mi? Birini bencilliğinin kurbanı yapmadın mı? Olduğun değil, olmak istediğin şey uğruna hislerini aklının denizinde boğdun mu hiç? Hiç sevdin mi gerçekten, hiç sevildin mi? Hiç yaşadın mı? Peki, hiç ölümü arzulamadın mı? 


 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder