Hiç kahkahanın ardından bilmediğin bir acı duydun mu
içinde? Ne yaparsan yap dolduramadığın o boşluk sardı mı tüm yanını?
Duyumsadığın en keyifli anda bir şeyin eksik olduğu kuşkusu ele geçirdi mi
seni? Göğüs kafesinin tam ortasında gün be gün büyüyen bir yumru hissettin mi
hiç? Nereye gidersen git, kime karışırsan karış sana soluk aldırmayan bir
endişeyi de taşıdın mı yanında? Hiç iç sıkıntınla seviştin mi gece boyu? Sönmüş
ışığının parıltısını aradın mı aynada umutla? Sorunlu biriymişsin gibi “Kendine
gel!” dedin mi şiddetle? Sıradan bir akşam sofrasında boğazına dizildi mi o
hevesle hazırladığın yemek? Masayı yıkmak istemedin mi hiç? Karşıdaki
sandalyede kimse olmamasına rağmen umdun mu?.. Sen hiç sandalye ile konuştun
mu?
Kalabalık
bir kaldırımın ortasında aniden gelen bir bağırma isteği tetikledi mi seni?
Belki dışarıdan bakıldığında elleri cebinde, alelade biriydin. Artık alelade
olmak istemediğin oldu mu, yoksa görünmez olmak senin zırhın mıydı? Hiç çözümü
bilmene rağmen sorunun kendisi oldun mu, yoksa çözümü gerçekte hiç aramadın mı?
Çözümün bedeli, sorunun kendisinden daha ağır geldi mi hiç sana? Hiç bin kere
baş koyduğun yoldan bin bir kere döndün mü? Yalnızlığı bir sanatmış gibi
yoğurdun mu salonunda? Birini hislerini özgür bırakmaya zorladın mı hiç, ya
kendini? Hiç birinin kalbi ellerinin arasındaymış gibi hissettin mi? Hiç
gerçekten birine dokundun mu, yoksa gerçekte dokunduğun şey girintili çıkıntılı
bir et parçası mıydı? Dokunmanın gerçek anlamını keşfettin mi hiç? Kendini
kaybettiğini hissetin mi, içinin çürüyüp kokuştuğunu? Bir gece tütsüsüyle,
erimiş birkaç mumla gidermeyi denedin mi kokuşmuşluğunu?
İçinde
duyumsadığın bu süslü kin için kızdın mı kendine? Düşündün mü onca dert
arasındaki çabasızlığını? Mücadelenin tam orta yerinde çoktan öldüğünü fark
ettin mi? Günün ilk kahvesinde dışarıya bakıp iç geçirdin mi? Çatık kaşlı
kadınların makyajındaki, esnafın kapısının önünü süpürüşündeki o yitik kederi
gördün mü? Hiç kanıksadın mı acizliğini, yoksa bu sana utanç mı verdi yalnızca?
Anlaşılma
arzusunda bile muğlaklığının esiri oldun mu hiç? Deliliğini gizlemeyi denerken
esas kimliğini unuttun mu? Var olmayan bir acı yaratımıyla post modernist bir
şovun aktörü oldun mu? Sözde savunmaların seni daha büyük bir kavganın mağlubu
yaptı mı hiç? Yenilmeye mahkûm olduğun bir kavgaya tutuştun mu kendinle? Kaçarken
es kaza girdiğin çıkmaz sokağı yuvan belledin mi? Aklınla kelepçeledin mi
ruhunun ellerini? Baskıladığın her şey bir sigaranın orta yerinde sıktı mı
boğazını? Yalanınla süsledin mi hiç o mağrur duruşu? Kayda geçmeyecek hevesleri
içindeki kara deliğe tıkıştırmaya çalışırken daha da çıktın mı yoldan? Hayatının
muazzam sürüklenişini arkana yaslanıp izledin mi hiç keyifle? Her fırsatta
kendini tecrit ettiğin o zorba, o yoz topluma kızdın mı?
Hiç
tamir etmeye kalkıştığın ne varsa elinde kaldı mı? Sıradan bir yaz günü, cehennemle
tanıştırdı mı hiç seni? Herkesin hevesle kucakladığı o güneş celladının
şahitliğini yaptı mı? Alaycı bir tebessümün günlerce geçmeyen sızısını öfkenle
bastırdın mı? Acısına alıştığın yaraların iyileştiği yanılgısına kapıldın mı?
Kalbinin tozlu kuytusu ziyaret edildiğinde çıplaklığını kabalığınla örttün mü?
Pek de inanmadığın halde tanrıdan yardım istedin mi ıssızlığına? Ölümün
cazibesi yaşamını tutkulu kıldı mı hiç? Yüzünün yarısını kaplayan karanlığın
içine gömüldün mü balkonunda? Korkaklığını umursamazlığının ardına sakladın mı
hiç özenle? Hiç hayattan pek beklentin yokmuş gibi görünmene karşın arzularına
ket vurmanın yollarını aradın mı? Kendini aklamak için her şeyi meşru kıldın mı o kusursuz mahkemende? Pek korkusuzca savurduğun yargılarını
gerçeğin kılığına soktun mu? Onlarca olası sonucun en kötüsüne bel bağlayıp
hayatı zehir ettin mi kendine? Köhnemiş
bir diyarın mahkûmu olduğun gerçeğine boyun eğdin mi sen hiç? Her şeyin
bozulmaya başladığı o anı ararken doğduğun günü lanetledin mi?
Kendini
korudun mu sevgini esirgemek pahasına? Kuşanmadan, yüzleşmeden, rüzgârın
ortasında dalgalara meydan okumadan sevginin kucağına düşmesini bekledin mi?
Yaptın mı bu yüzsüzlüğü? Hiç kendi yaralarını başka birinin yaralarını
derinleştirerek iyileştirmeyi denemedin mi? Birini bencilliğinin kurbanı
yapmadın mı? Olduğun değil, olmak istediğin şey uğruna hislerini aklının
denizinde boğdun mu hiç? Hiç sevdin mi gerçekten, hiç sevildin mi? Hiç yaşadın
mı? Peki, hiç ölümü arzulamadın mı?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder