BEN YALANCI DEĞİLİM
Az önce yalan söyledim, fark ettiniz mi?
En yetenekli yalancılar önce kendilerini kandırırlar. Çünkü herkes bilir; insan, kendisinin inanmadığı şeye kimseyi inandıramaz.
Günümüzde yalan dediğimiz olgunun evrildiğini söylesem karşı çıkacak birsürü yalancı tanıyorum. Onlara kızmaya hakkım yok, neticede hangimiz yalancı değiliz ki?
Geçenlerde kararsız kaldığım bir konu hakkında arkadaşlarıma danıştım. Konu bir gerçeği söyleyip söylememekle ilgiliydi. Neyse ki arkadaşlarım o içimi rahatlatan(!) açıklamayı yaptı: "Gerekli olsa da bir şeyi söylememek yalan söylemek değildir." Bana göre ise bu yalanların en tehlikelisidir. Söylenmesi gereken bir olayı paylaşmamak, daha doğru ifadeyle 'onu saklamak' en korkutucu yalan türüdür. Karşındaki kişinin seni sınayabilme şansı yoktur çünkü, dolayısıyla yalanların en kolayı da budur.
Kabul edilmelidir ki; her şey herkese söylenmez, bazı şeyler de bazı kimselere. Ancak söz konusu olay doğrudan ya da dolaylı olarak o kişiyi etkiliyorsa saklamak da bir yalandır. İnsanoğlunun en büyük handikaplarından biri de bu noktada kendini gösterir, "saklamak" bir yalan değildir. Dahası buna tutunarak kendini kandırdığının da farkında değildir insanoğlu. Ne kadar güzel değil mi? (!)
Bir başka yalan türü ise her gün hepimizin yaptığı şey aslında. Mevlana' yı ister sevin ister sevmeyin, ama kabul etmek gerekir ki çok yerinde konuşmuştur "Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol" derken. İnsan dediğimiz yaratık zanneder ki, yalan söylemek yalnızcca sorulan soruya doğru yanıt vermemektir. Keşke bu kadar basit olsaydı, belki bu bizi bi' nebze de olsa masum kılardı. Ne yazık ki 'yalan' -sanıldığının aksine- verilen cevaplarla olmaz, hatta bazen söz ile bile olmaz. Yalan, temelinde herhangi yetişkini, bir çocuğu, bir toplumu aldatmayı, kandırmayı ve bilinçli olarak yanlış yönlendirmeyi barındırır.(Gerçek yalancıların hala iğneyi kendilerine batıramadıklarına eminim.) Bir kadın makyajıyla, bir erkek arabasıyla süsler gözleri. Kadın "çekiciyim" imajı yaratırken erkek "güçlüyüm" imajını oluşturur kafalarda ya da en azından bunu dener. Bahsi geçen konuyu somutlamak adına verdiğim bu küçük örnekleri reddebilirsiniz. Sonuçta her kadın makyaj yapmaz ve her erkeğin arabası yoktur. Peki o hoş lakırdılarınızda "Bence de öyle." , "Aynen, katılıyorum. " diye onayladığınız fikirlerin kaçı gerçekten onaylanıyor, peki "ben de öyleyim" , "ben de öyle yaparım." diye kendinizi dahil ettiğiniz o güzel özelliklerin kaçı sizde mevcut?
Belki göğsünüzü gererek yürüdüğünüz o sokaklar, üstünüze geçirdiğiniz en 'trend' giysiler anlamaz yalancı olduğunuzu, insanları da inandırdınız diyelim; peki gece kafanızı koyduğunuz o yastık, sabah uyandığınızda baktığınız o ayna.. onlar da mı anlamayacak yalancı olduğunuzu? Tabi ya, siz bu yetenekle onları da inandırırsınız. Çok sevdiğim bi' yakınım bugün bana "İnsan en kolay kendini kandırır, çünkü inanmak ister." dedi. Yüzündeki o bilge gülümsemeyi unutmayacağım.
İnsanoğlu öyle bir mahluk ki bilip görmezden gelmek, planlayıp ertelemek, yalanın kötü olduğunu savunurken bile kendini çoktan binlerce kez kandırmış olmak gayet olağan bizler için. Bazen sıradan bir kedi olsam sanki her şey daha berrak olacakmış gibi geliyor.
Uyanın artık! Bir şeyi saklamak, olmadığın gibi görünmek, sözüm ona iyi geçindiğiniz birinin arkasından konuşmak yalan söylemektir, aldatmadır. Vicdan o "yalan değiller"le rahatlamaz, kabullenmekle rahatlar ve en azından yapmamayı deneyerek. Onlarca yalanı hiç kimsenin sırtlanmasına gerek yok. Doğruyu söylemek daha basittir yalan söylemekten. Nasıl bir varlıktır ki insan, yatağıyla sokak arasındaki bir kapı onu değiştirir?
Yalanla kendinize sağladığınız imkanlar ve kurduğunuz ilişkiler zemini sağlam olmayan bir binadan ibaret, umarım deprem çantanız hazırdır. .... Ya da durun, umarım hazır değildir, depremle yerle bir olursunuz ve böylece -bir umut- karakterinizde rönesans devri başlar.
İnsanın yalanı bir silah olarak kullanması çok acınası bir durum. Biri hakkında yalan söylemek, yalan bilgiler yaymak veya yazıda dediğin gibi bildiğini saklamak, bunların aşağı kalır yanı yok birbirinden. Bunları kullanabilecekleri silahlar olarak görüyor insanlar. Köylü kurnazlığından başka bir şey değil. Kurnazlığa methiyeler dizilmesi de beni sinirlendirir mesela. Kurnazlık çomarlıktır. Birini kandırmak, saflığından yararlanmak erdem veya yetenek kabul edilemez. Yalanı silah olarak gören insanlar inan bana en kötüleri. Daha az kötü olan insanlar, o göğüsünü gere gere gezenler ise (ben de bu kümedeyim), gece yastığa kafasını koyduğunda rahat uyumak için söyledikleri yalanları meşruiyet temeline oturtmaya çalışanlar. Hala vicdanı ölmemiş, onunla hesaplaşan tipler. Bu arkadaşların da uyguladıkları teknik, yalanı sınıflandırmak. Beyaz yalan, küçük yalan, duysa üzüleceği yalan, onun iyiliğine söylenmiş yalan, bilmesine gerek olmayan yalan, çeşit çeşit yalanlar... Evet yazıyı okurken bir yerde hepimiz öz eleştiri yaptık çünkü yalan hepimizin cephaneliğinde tuttuğu bir silah. Hangi durumda kullandığımız bizim için belirleyici bana göre. Şahsen yalanı hatırlama zorunluluğuna katlanmayı sevmediği için söylemeye üşenen, ama birinin kötülüğüne olmadığı, hatta o kişiyi üzebileceği durumlarda bilgiyi kendine saklamayı da zaman zaman seçebilen usta bir yalancı olarak, ben yalancı değilim desem yalan söylemiş olacağım. Ama ben iyi niyetli bir yalancıyım diyebilirim. Her zaman dürüst olan insan rolü kesmeye kimsenin hakkı yok. Hele masum insanları yaftalamak için söylenmiş bir yalan kara büyü gibidir. Sonuçları döner dolaşır yapışır yakanıza.
YanıtlaSil