24 Haziran 2020 Çarşamba

GELECEĞE MEKTUP (vol.1)




Artmasını isteriz en güzel varlıkların
Güzelliğin gül yüzü solmasın diye asla,
Bir güzel, yaşlanıp da göçünce bugün yarın
Anısı yaşar yine körpecik yavrusuyla;
Ama can yoldaşındır kendi parlak gözlerin,
Kendi ateşin besler ruhunun alevini;
Kıtlığa çevirirsin bolluğunu her yerin,
Kendi düşmanın gibi, ezersin canevini.
Şimdi sen yeryüzünün taptaze bir süsüsün,
Varlığın çiçek dolu bahardan müjde taşır,
Ama kendi koncanda ruhunla gömülüsün,
Pintiliğin arttıkça kendi sonun yaklaşır.
Dünyaya acımazsan, oburlar gibi ancak
Varlığın da mezar da güzelliği yutacak.


William Shakespeare


Güzel çocuğum, sütüne ekmek bandım ben senin. Hayatımdan ekledim sana; bir gün bile pişman olmadım. Kalbin acırsa burada çıplaklığıyla seni karşılayacak bir göğüs var. Başını koyup gözyaşlarını akıtabileceğin bir omuz. Çok gevezeyim; lakin gerginlikleri yok etmesini bilirim, utangaçlıkları da. Şaşkınlıklarım olur, üşengeçliklerim tabi –her insan, her kadın, her ana gibi- Ama severim, çok severim seni. Kimsenin sevmediği ve belki de sevemeyeceği gibi. Bağımlılıklar yok eder, öldürür seni. Sakın ha, kimselere olma bağımlı. Bazı insanlar güzeldir, her şeyinle bağrına basar da biri neye uğradığını bilemezsin. Gözlerine güzel bakar, güzel dokunur, iyidir hiç olunamayacak kadar. Çok soru sorar; hatalarını yüzüne çarpmak için değil, seni her yönünle tanımak, ruhunla konuşmak için. Üşüyen yerlerini ısıtmak, kanayan yaralarına pansuman yapmak, neye açsan sana onu vermek için. Düşmanların geldiğinde silah arkadaşın olmak için.

Sev onları, akıllı bir delilikle sev. Okşa kederlerini; okşa tenlerini. İç içe geç, karış toprağına. Ama sakın ha, bağımlısı olma. Hayallerinde bile tek ol. Anasız, babasız, sevgilisiz ve dostsuz ol e mi? Sadece olmak istediğin insanı hayal et; olmak istediğin şehri, ülkeyi hayal et. Gezeceğin yerleri hayal et, çok daha iyi bir gezegen hayal et. Ama sakın, şimdi hayatını paylaştığın kim/kimler varsa hayalinde olmasın.

İnsanlar gidebilir, terk edebilir, kaybolabilir ve en acıtanı, ama en hakikisi de ölebilirler. Belki gidenin dönmesi, terk edenin pişman olması, kaybolanın aniden ortaya çıkıvermesi umuduyla sarılabilirsin hayatına, ama ölümün çaresi yoktur. Ölümü, terk edilmeyi ve hayallerine kimsenin ortak olamayacağını kabullen kızım. Biliyorum, dikey hareketlerle kafanı sallasan da düşeceksin bu hataya.  Ne kadar bireysel yaşarsan yaşa, ne kadar yalnızlığını seversen sev hayallerini birileriyle kuracak ve her normal insan gibi onlarla sevgi dolu ve huzurlu bir hayat dileyeceksin. Kim bilir, belki de gerçekleştireceksin; tüm bu sözlerimi boşa çıkarmanı her şeyden çok isterim. Ama üzgünüm; “Dünya sıcacık, seni hiç üzmeyecek. Dertlerine ortak olacak insanlar bulacak ve ölene dek onların dostlukları ile huzurlu yaşayacaksın.” diyemeyeceğim bir hayat yaşadım. Seni kandıramam.

Güzelliklere alışmakta sürat tanımaz, geldiklerinde sanki hep oradalarmış gibi davranırız. Güzellikle ya da iyilikle baş etmek için bir kılavuz yoktur. Çünkü “baş etme” eylemi güzelliğin doğasına aykırıdır. Eğer konuşuyorsam sana güzelliğin ne olduğuna dair ipucu veremem, onun seni bulacağını söyleyemem. Güzelliği nerede bulacağını sen bilir ve geldiğinde ise ancak sen anlarsın. Sadece sana irili ufaklı taşlarla dolu bu arazide yalınayak yürümenin seni ne kadar kanatacağını anlatabilir ve bu taşları en az sıyrıkla nasıl aşacağını söyleyebilirim. Ancak binlerce metafor kullanıp sayfalarca tasvir etsem de yaşamadan bilemeyeceksin. Bu, “Bak bu deniz, bunun rengi mavidir. Bak bu da bir ağaç, ağaçların yaprakları yeşil olur.” diyerek anlatılacak bir şey değil.

Dünya dakikalar içerisinde binlerce değişime sahne oluyor, zaman çok hızlı akıyor ve kuşaklar çoğalıyor. Büyü sen de, geliş. Evrensel biri ol, güncel kal; ama kötü birine dönüşme. Değişimin, ani ve dönüşsüz olmasın. Her ediniminde sorgula, her duyduğunu araştır ve dönüşeceğin insanı iyi seç. Kötü biri olduğunu düşünürsen kendini eleştirmekten yoksun olmadığını fark edip sevin. Daha iyi biri olmak için çabala, ama sakın kendini alçaltma.

Sevmek alelade bir eylem değildir, iyilik de öyle. Seveceğin insanı iyi seç. Sevgini birine verirken onu sadece sana olan tavırlarıyla tanımamış olmaya özen göster. Onu arkadaşlarıyla gör, onu çevredeki başka insanlarla iç içe gör; yalnızca sana karşı iyi olan bir insan, gerçek bir iyilikten yoksundur. Gerçek iyileri bul, onları tanı ve iyiliği zevklerle, statüyle, renkle bağdaştırma. İyilik, sadece iyiliktir; kıstası yoktur kızım.

Gün gelecek çehren solacak karanlıkta. Gün gelecek parçayı zemine bir türlü sığdıramayacak, allak bullak olacaksın. Durman ve harekete geçmen gereken noktalar üst üste binecek, tanımsız ve senden bağımsız birtakım durumlar cesaretini kıracak. Bak, bunlar insan olmanın yazısız kurallarıdır; daha iyi hissettirmese de söylemeliyim, herkes benzer sokakları yürüyor.

Dünya düzenbazların, riyakârların, aç gözlülerin, korkakların bölgesi; barınmak ve alışmakta güçlük çekeceksin başlangıçta. En yakınım dediklerini ve hatta belki kendini bile tanıyamadığın zamanlar olacak. Dünya, yeri gelecek, senden omurgalı ölmek ile yaşamak arasında seçim yapmanı bekleyecek. İlkelerinden ödün vermene sebep olacak birçok olayla karşılaşacak ve -eğer seni doğru yetiştirdiysem- vazgeçmemek için mücadele gösterecek, dimdik duracaksın.  Ama öyle bir an gelecek ki ilkelerini, değerlerini, tutkularını bir bavula koyup rafa kaldıracaksın. Kendini yok saysan bile sana bağlı insanları yok sayamayacak ve en makul kararı alacaksın. Tereddüt etme. Çehov’un da dediği gibi, en kötü karar bile kararsızlıktan iyidir. Ama madem kötü de olsa bir karar alacaksın, arkasında durmayı bil.

Söylediklerime uyduğunda bana kızacak, iyi olmanın bedelini ödedikçe nefret edeceksin belki.  Sana mutlu olmanı değil, iyiliği öğütlüyorum. Dünya cehaletin mutluluğuna varanlarla dolu, buna ihtiyacımız yok.  Akla ve iyiliğe ihtiyacımız var. İlla mutlu olmak istiyorsan cahil kal, kendi cehaletinde düşünmeden, bilmeden yaşa ömrünü. Ama burada Mustafa Kemal’in sözüne dikkat et; “Biz cahil dediğimiz zaman, mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim, hakikati bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de hakikati gören gerçek âlimler çıkabilir.” Hakikati görmek, önce sana acı verecek; sonra geliştirecek ve en sonunda seni farklı kılacak. Farklı olduğunu anladığında herhangi bir mutluluğun bu hissin verdiği huzurla ölçülemeyeceğini göreceksin. Sadece sabırlı ol.

Korktuğunda bir süre bekleyip bedeninin soluk almasına izin ver.  İnsan, korkusunun kaynağını bulduğunu zanneder ve o kaynağı kurutarak sorunu çözmeye çalışır. Bunu yapma. Korkunun kaynağı bir kimse, bir nesne ya da durum değil; senin içinde dokunduğu yerdir. Orayı keşfet, gerçek kaynağını.  Hayatım boyunca böceklerden korktum,  bu yüzden onları her gördüğümde üstlerine basıyordum. Onları düşünmek bile tüylerimi ürpertiyordu. Ama bu onların değil, benim sorunumdu. Neden onları öldürüyordum?  Sonuçta tetikleyiciler hep olacaktı, dünyadaki tüm böcekleri öldüremezdim.  Demem o ki; korkuyu yok etmek, tetikleyicileri yok etmekten daha kolaydır. Savaş onunla.

Geçmişte kalmamanı, anı yaşamanı söyleyecekler sana. Kanma onlara. Geçmişi düşünmek istiyorsan düşün. Üstünü örttüğün her şey hortlayarak çıkacak karşına. Bunu önlemenin tek yolu, halledemediğin ne varsa onunla yüzleşmektir. Bunun için gerekirse düşün geçmişi.  Kanamaya izin vermezsen seni zehirler. Arkana bakarak koşamazsın; sendeler, düşersin. O yüzden arkanı dön ve kaçtığın ne varsa yüzleş.

Her şeyden evvel bil; en büyük günahkâr sensin. En tutkulu sevgili, en merhametli ana, en aciz insan, sensin.  Hayatında olanları kimseye yükleme; en azılı suçlu sensin. Biri seni üzdüğünde ona değil, kendine kız ona bu hakkı verdiğin için. Sevgilin aldatırsa böyle birine sevgini verdiğin için, kimse yardımına koşmadığında yardım umduğun için kendine kız.  Çünkü kimse seni, senin kadar iyi, anlayamaz. Öfke, enerji gerektirir. Yorar seni.  Öfkeni kendine yönlendirirsen harcadığın enerji birisinin kafasına çarpıp yere düşmek yerine sana tecrübe olarak döner. Hem unutma, kimi neyle suçluyorsan bir gün ona dönüşürsün; neyi güzel buluyorsan öyle olmak için çabalarsın. Bu yüzden hayatındaki  ‘en’ sensin. Kendine en uygun şekli bul, ama sakın acele etme.