"Ölümün tadı dilimin ucunda. Bu dünyadan olmayan bir şey hissediyorum."(Wolfgang Mozart, son sözleri)
Bir gölge… Ayaklarını sürüyerek geliyor. Kurtarıcım? Durup bakıyor öylece. Beklendik bir durumla karşılaşmışçasına, sakince elini kırmızılığın üstünde gezdiriyor. Avuçları kırmızı çamurla kaplanıyor. Nefes almamı kolaylaştırmak için araladığım dudaklarıma dokunuyor. Kırmızı çamurun tadına varıyorum. Pas tadı. Yittikçe benden giden ve yaladıkça bana dönen tat.Varlığın sonsuz döngüsü.Varlığın yoklukla savaşı.
Bu acı… Bu acı dayanılmaz! Hala hissediyorum. Az kaldı, son bulacak birazdan. Sokağın soğuk taşları gözyaşlarımla buluşuyor. Gözyaşı, çamur ve kırmızılık. Tanrım beni bu ilahi sanata ortak ettiğin için sana minnettarım. Birkaç dakika daha. Son hissettiğim şey acı ve aynı zamanda müthiş bir rahatlama, son gördüğüm şey ise yitişimi tutkulu hale getiren bu gölge. Birkaç dakikalığına da olsa son anladığım şey, var oluşumdan bu yana anlamam gerekenmiş. Tüm çabaların, mutlulukların, acıların, isteklerin, umutların, hayallerin eridiğini görüyorum. Yaşamın tek anlamlı anında, yaşamanın anlamsızlığını keşfediyorum. Tebessüm ediyorum gözlerimi kırparak. Her şeyin farkında olan gölge,dönüp yürümeye başlıyor ve uzaklaştıkça küçülüyor. Köşeyi döndüğünde kapatıyorum gözlerimi. Yüzümdeki tebessümü silmemişken yükseliyorum kendimden, etrafımda dolaşıyorum ağır ağır. Eğilip fısıldıyorum kendime;
"Bedeninde yeşeren ölüm ile ruhunda son bulan yaşam.Senden geriye kalan, çürük bir beden, biraz kan."
Bu acı… Bu acı dayanılmaz! Hala hissediyorum. Az kaldı, son bulacak birazdan. Sokağın soğuk taşları gözyaşlarımla buluşuyor. Gözyaşı, çamur ve kırmızılık. Tanrım beni bu ilahi sanata ortak ettiğin için sana minnettarım. Birkaç dakika daha. Son hissettiğim şey acı ve aynı zamanda müthiş bir rahatlama, son gördüğüm şey ise yitişimi tutkulu hale getiren bu gölge. Birkaç dakikalığına da olsa son anladığım şey, var oluşumdan bu yana anlamam gerekenmiş. Tüm çabaların, mutlulukların, acıların, isteklerin, umutların, hayallerin eridiğini görüyorum. Yaşamın tek anlamlı anında, yaşamanın anlamsızlığını keşfediyorum. Tebessüm ediyorum gözlerimi kırparak. Her şeyin farkında olan gölge,dönüp yürümeye başlıyor ve uzaklaştıkça küçülüyor. Köşeyi döndüğünde kapatıyorum gözlerimi. Yüzümdeki tebessümü silmemişken yükseliyorum kendimden, etrafımda dolaşıyorum ağır ağır. Eğilip fısıldıyorum kendime;
"Bedeninde yeşeren ölüm ile ruhunda son bulan yaşam.Senden geriye kalan, çürük bir beden, biraz kan."